Onun için yazılı kurallardan çok daha bağlayıcı ve çok daha sağlam temellere dayanırlar.
Ancak bazı gelenekler de kendi zamanlarında bir işleve sahip olsalar da başka bir zamanda kötü bir nitelik kazanabilmektedirler.
Bu geleneklerden bir tanesi de özellikle aşiret tarzı örgütlenmenin güçlü olduğu yerlerde varlığını sürdüren taziye yemekleri olsa gerek.
Türkiye'nin doğu bölgelerinde bu gelenek hala büyük bir yaygınlığa sahiptir.
Misafire yemek ikram etmek elbette ki kötü bir şey değildir ama bağlamından koparılmadığı takdirde.
Taziye süresince taziye evinde bekleyen ölen kişinin yakın akrabaları için bir yemek ikramı olacaktır tabii ki.
Burada taziye yemeğinden kastımız üç gün devam eden taziye günlerinde ölenin ailesine baş sağlığı dileğinde bulunmak için gelenlere ikram edilen yemektir.
Ülkemizin doğu bölgelerinde yoğun toplumsal ilişkilerden dolayı baş sağlığına yüzlerce insan gelmekte.
Taziye yemeğinden kastımız bu insanlara ikram edilen yemektir.
Bu yemekler, sistematik bir şekilde yapılmakta ve taziye sahibi aile çevresine büyük bir külfete sebep olmakta.
Taziye yemeğinde, ölen kişinin aile çevresine göre, 70 ile 150 kg arası et pişmektedir.
Başka masraflar da (ekmek, yağ, pirinç, su, yerine göre aşçı vb.) eklendiğinde bir taziye yemeğinin yemeği yapan aileye (Taziye yemeğini ölen kişinin yakın akrabaları üstlenir) yükü yemek başına 60 bin ile 100 bin TL arasında değişmektedir. Üç günlük masraf 180 bin ile 300 bin TL arasındadır.
Bazı aileler tek başına bu parasal yükün altından kalkamadıklarından iki-üç aile gücünü birleştirmek zorunda kalmakta.
Abartı değil dört-beş taziye yemeği ile rahatlıkla 10-15 üniversite öğrencisini bir yıl boyunca okutabilirsiniz!
Normal koşullarda şartların zorlaması ile gelenekler de zamanın ruhuna uygun bir değişim yaşarlar.
Örneğin daha önceleri taziye ziyaretleri 7 gün devam ediyorken şehirleşme ve eğitim ile beraber insanlar iş güç sahibi olunca taziye ziyaretleri de zorunlu bir şekilde kendiliğinden 2-3 güne düştü.
Yıllar önce (bunu Mardin bölgesi için söylüyorum) bölgenin geniş aşiretlerinden birinin reisi olan H. Abdulkadir Timurağaoğlu taziye yemeğini kaldırdığını ilan etti.
Ancak bazı aileler buna uymakla beraber birçok aile hala taziyelerde yemek ikram etmeye devam etmektedir.
Geçtiğimiz yıl Ş. Urfa’nın ilçesi olan Siverek'in Belediye Başkanı Ali Murat Bucak’ın da bu konuda bir girişimi oldu.
Peki taziye yemeği mademki bu kadar külfetli bir şey (insanların kahir ekseriyeti de bu yemeğe karşı) o zaman bu gelenek neden son bulmuyor?
Bir kere geniş topluluklara yemek ikram etmek doğası gereği bir statü göstergesi olup kişiye bir saygınlık kazandırmakta. Bu bağlamda da yemek ikramı aynı zamanda bir güç gösterisidir.
Son 20-30 yıldır insanların alım gücünde göreceli olarak bir iyileşme oldu.
Dolayısıyla, maddi durumu iyi olanlar taziye yemeği üzerinden bir güç devşirmeye ve saygınlık kazanmaya çalışmakta ya da var olan saygınlıklarını pekiştirmiş olmaktalar.
Bazıları da bu yemeklere sıcak bakmamakla beraber “benim sizden altta kalır bir tarafım yok” saiki ile bu geleneğe ayak uydurmakta.
Peki bu tarz taziye yemeğinin dinde yeri nedir?
Tamamıyla bir gösterişten ibaret olan taziye yemeğinin dinle, ölünün bundan sevap kazanması ile hiçbir alakası yok!
Kadınlar bir yandan yas tutacak, diğer yandan da gelen misafirlere kazanlarda yemek pişirecekler.
Hangi din anlayışı bunu hoş görür?
Söz konusu yemeği yiyenler yoksul insanlar olsa yine iyi. Taziye evlerinde yemek yiyenlerin yüzde doksanı kendi evinde tok olan insanlar.
Oysa ki çocuklarına ayda ancak iki-üç defa et yedirebilen istemediğiniz kadar insan var sağda solda.
Taziyede illa da yemek pişsin deniliyorsa bu yemek, evinde tok olanlara ikram edilmek yerine yoksullara dağıtılsa hem ahlaken hem de dinen daha makul olmaz mı?
Maalesef bölgenin din adamları da buna seslerini çıkarmıyorlar.
Oysa ki her ilde beş-on “seyda” denilen din adamı yanlarına kanaat önderlerini de alarak bir basın açıklaması ile bu yemek geleneğinin dinde yeri olmadığını, bunun bir israf olduğunu, buna son verilmesi gerektiğini deklare edebilirler.
Aynı zamanda taziye evlerinde bu çerçevede vaazlar verebilirler.
Çok da etkili olur.
Bu konuda aslında en büyük görev baş sağlığına gelenlere düşmekte. Baş sağlığına gelenler, yemek saatinde taziye evinden ayrılsalar doğal olarak yemek de ikram edilmemiş olacak.
Ancak bu yönde de geliştirilmiş bir tutum yok.
Sözün kısası külfetli, hiçbir dini kiymeti olmayan, geleneksel topluma özgü tipik bir sosyal statü göstergesi olan bu gelenek bir an önce son bulmalıdır!